Pages

About

16 Temmuz 2013 Salı

Tesettürü dogüran ilke mahramiyet

Tesettürü dogüran ilke mahramiyet Müslüman,fıtratını yani yaradılış özeliklerini mufaza ettigi için haya sahibidir ve sahib oldugu bu özelik onu bazı şeyleri başkalarının görmesinden ve dikatinin çekmketen sakındırır.Söz gelimi, müslüman için yaşadığı ev, başkalarının serbestçe muttali olmaması gereken “mahrem” bir ortamdır. Bu sebeple İslâm'da eve “haram” denmiş ve Efendimiz s.a.v., başkalarının evine (mahremiyet bölgesine) izinsiz girmeyi ve başkalarının özel hallerine muttali olmayı yasaklamıştır. Bunu fiilen kendi özel hayatında da titizlikle uygulayan Efendimiz s.a.v., penceresine boydan boya çift kanatlı perde çektirmiş, kapısını da kalın ahşaptan yaptırmıştır. Bu mahremiyete uyma hassasiyetinin, doğal olarak İslâm medeniyetinin ev ve şehir mimarisine de yansıdığını görürüz. İslâmî mimari, evlerin önünde bulunan ve “hayat” denilen bahçeyi insan boyunu aşan yüksek duvarlarla dışarıdan ayırmış, böylece yabancı bakışların bahçe içindeki günlük hayata sızması engellenmiştir. Yüce dinimizin öngördüğü bu mahremiyet, sadece evin içiyle dışı arasında cereyan eden bir hassasiyetin ifadesi değildir. Aziz Kitabımız, aynı ev içinde yaşayanların bile birbirlerinin mahremiyetine riayet etmeleri, hizmetçilerin ve çocukların, belli vakitlerde ebeveynin odasına girerken izin istemeleri gerektiğini ifade buyurmuştur: “Ey iman edenler! Emriniz altında bulunanlar ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra, yanınıza girecekleri vakit sizden izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Çocuklarınız ergenlik çağına ulaştıklarında, öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi (her geldiklerinde) izin istesinler...” (Nur, 58-59)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder